Sezai Karakoç’un bu kıymetli metni elimizde. Üstadı rahmetle yâd ederek... Sezai Karakoç, metnini şu satırlar ile açıyor: “Bir kültürün, bir halkın ölü bir çerçeveden çıkarak, çağı kuran ve anlamlandıran ülkelere eşit bir etki yüküyle dipdiri olarak ayağa kalkışında, edebiyatın ve daha geniş bir ele alışla sanat ve kültürün payı, ruhun vücuttaki payı gibidir.”(1) Bu bağlamda sanat tarihimiz şöyle bir gerçeği taşıyor, her safhada ve ülkelerin bunalım çağlarında sanat, kültürün çatısı altında hünerini sergilemiştir. Sezai Karakoç’un kültürü ruha, insanı ise ülkeye benzetirken kültürün görevinin, medeniyeti canlı kılan yegane özellik olduğunu da betimliyor. Sanatçıların sanatlarında kültür olarak
karşılık gelen gelenek karşımıza çıkıyor. Yine benzer bir betimlemeyi Aeneas metninde Eliot: Avrupa’nın ve Avrupa edebiyatının bir bütün olduğunu söylerken "Bir vücutta aynı kan dolaşmazsa o vücut gelişemez."1)1 cümlesinde “kan” ifadesini Latin ve Roma kültürüne benzetiyor. Sezai Karakoç’ta
kültürün değeri vücudu yaşatan “ruh” iken Eliot kültürü vücudu geliştiren “kan” olarak niteliyor. Devam edersek Karakoç “Tarihten, metafizikten, halkın şuuraltından, genel edebiyat gücünden
habersiz ve mahrum, yapma bir tarzda doktriner bir roman.(2) Bu cümleleri kuruyor Üstad günümüz romanı için. Bugünün romanı, hikâyesi ve şiiri bir diriliş fikrinin yapı taşı oluşturmaya hizmet
ediyor mu bunu tartışmalıyız? Romancı veyahut hikâyeci için meydana getirilen sanat gündelik yaşamın içinde, geçmişten gelen insan maneviyatını da kendinde taşımalı. Roman, Karakoç’un ‘insanı
özgünlüğüne götüren etki’ dediği gibi özgün bilinci insana yükleyememesi şimdiler de popüler kültürün hayatı ve insanı sıradanlaştırmasıyla ola geldi. “Mimari, biraz da malzeme ve vasıtaların çok değişmesinden, teknik ilerlemelerden olacak, tam bir estetik felç içinde, batı mimarisinin kopyası ve kopyacısı durumunda. Meşhur İslam mimarisinin aydınlığı, ulviliği, ahenk çizgileri, şehadet parmağını sembolleştiren minareler nerede bugünkü mimari nerede?(3) Bu önemli soruya Turgut Cansever’in şu
sözleriyle başlayabiliriz: “Standartlar ruhu edebiyatımızda, şiirimizde, musikimizde, mimarimizde, adabımızda, zevkimizde vardı. Bunların kaybedilmesiyle her şey çöktü. Standartlar ruhunun dayanakları da halkımızın inançlarında yatmaktadır.”(4) Mimari sanatımızdaki temel sorun bir ruh kaybı. Modern sanatın medeniyet ruhumuza karşı yaptığı hücum, inceliği ve İslam maneviyatını zayıflatıyor. Sezai Karakoç’un mimari bir eleştiri getirdiği şiiri Balkon’da söylediği gibi;
“Gelecek zamanlarda
Ölüleri balkonlara gömecekler
İnsan rahat etmeyecek
Öldükten sonra da”
Bu enkazı yoğun kentleşmenin medeniyet ve şehir ruhunun kaybedilmesine geçmişini, inançlarını unutmanın bir sonucuna bağlıyorum. Turgut Cansever’in ‘standartlar ruhu’ dediği gibi önce bu
kavram inancın ve gösterişsizliğin ötesinde yatıyor. Son perdede “Şair, geleceği bugüne çeker. Bizden
birkaç yıl ileride yürür. Ülkümüzün, geleceğin yüzüne işlenmesini istiyorsak ki bundan başka bir kaygı kaygı olmağa değmez ve yaşamak bunun için olursa bir anlamı var demektir; onu bugünden
şiirin ve edebiyatın, sanatın, kültürün malı yapalım. Çünkü bugün şiir ve edebiyata giren, yarın, hayata girecektir”(5) Bu böyledir. Sezai Karakoç ve onun gibi büyük haysiyetlerin söyledikleri, meseleleri kadar hayatidir. Bugünler, şairlerin gelecekten beslenmesiyle inşa edilir. Geleneğimiz, eski öncü niteliklerimiz, sanatımızı diriltici güce kavuşturabilir.
Kaynakça
(1) Sezai Karakoç: İslam’ın Dirilişi, İst, 2021, s.40
(2) Sezai Karakoç: İslam’ın Dirilişi, İst, 2021, s.42
(3) Sezai Karakoç: İslam’ın Dirilişi, İst, 2021, s.43
(4) Turgut Cansever, Kubbeyi Yere Koymamak, İst, 2007, s.74
(5) Sezai Karakoç, İslam’ın Dirilişi, İst, 2021, s.47
Comments