top of page

GAZ LAMBASI AYDINLARI

Karanlık gecede, sönmüş bir gaz lambasını yeniden yakmanın savaşıdır bu verdiğiniz. Geceyi değil, kendinizi aydınlatmanın derdini taşıyor mühür basılmış yürekleriniz. "Ben aydınım" diye kibrin semâsında süzülen gönlünüzü kızgın ateşlere sürmek icap ediyordur belki. Bu "ben" duygunuzu anlayamıyorum, anlamak istemiyorum... Ah benim Garp kokan ve acziyetini bir lambayla gizleme uğraşında olan dostum; yakınız lambanızı, hep aydın kalınız. İşte bundan ibaret gelir "aydın" olmak. Sizin derdiniz midir ki geceye hapsolmuş şehrin güneşini doğurmak? Sizin derdiniz midir ki korkunun yüreklerine karabasan gibi çöktüğü, daha ömrünün baharında iken bakışlarında bir sonbahar yorgunluğu taşıyan ve dudaklarından kış mevsiminin donuk rüzgarları savrulan evlatlarımıza sahip çıkmak? Siz hiç cadde köşelerinde su satan çocukların sıkıntısını bir hamal misalî kalbinizin derinliklerine yüklediniz mi? Balkonunuza yuva yapmış kuşlara ekmek kırıntıları bırakacak kadar incelikli bir ruha sahip miydiniz? Yahut soğuk bir dolmuşun kasetinden çalan aşk şarkılarını hiç davanızı düşünerek dinleyecek kadar derde gömüldünüz mü? Bunları yaptınız mı ki bu şehrin insanı olduğunuzu iddia edebiliyorsunuz? Ah benim bizden bile kokmayan dostum, bizden kokmamak nedir bilir misin? Bizle aynı sudan içmeyen, aynı derede yıkanmayan, aynı derdi çekmeyen siz, bizden değilsiniz. Sizler aydınsınız, geceye gömülmüş şehrin karanlığına karşın evinizin sıcak odasında ufak gaz lambanızla aydınlığını ilan eden aydınlarsınız. Değil bu şehrin batmış güneşini doğurmaya, tek bir mahallenin soluk lambasını bile yakacak şuurla donanmamışsınız. Ah benim aydın dostum, bu şehrin aydınlara değil, aydınlatacaklara ihtiyacı var. Ah benim kendini kendi sanan dostum...

234 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page