Bugün gerçek bir insanla karşılaştım.
Birileri tarafından çizilmiş, pürüzsüz, her yöne gidebilen ama aslında hiçbir yere varmayan, tekdüze yolların aksine; tepelerin arasından, kalbinde taşıdığı biricik niyetiyle, kendi patikasında yürümüş, gerçek bir insan.
Kalbim, gerçekliği karşısında, yapay çiçeklerle süslenmiş bir evde büyüyüp ilk kez canlı bir ağaç gören çocukmuşçasına şaşırdı bugün.
Gerçekti, solabilirdi, işler yolunda gitmeyip, kuruyabilirdi. Ama onun canlılığı, yaşamışlığı, tüm o hissizliklerin bıraktığı boşluğunun yanında,nasıl da göz alıcı duruyordu.
Doğu Türkistanlı bir doktor. Müslüman olduğu için gördüğü işkenceler sonucu,hicret eder. 'Hicret ettim' dedi çünkü, ben o kelimeyi sadece Efendimiz (s.a.v) zamanında kaldı sanırken.
Türkiye'de yaşarken, Suriye'de savaş başlar. Kardeşlerime yardım etmeliyim der ve hekim eşiyle, Suriye'de ameliyatlara başlarlar.
Sonra bir saldırı, bir bomba.. Bir imtihan Arzın Sahibinden... Sabredip, cennetlerin en güzelini kazansınlar diye belki... Doktor ağabeyimiz, şimdi sakat belki. Güya yürüyemiyor. Oysa ben ona bakınca, dağların tepesine tırmanmış bir insan görüyorum.
Koltuklarından kalkamayan, televizyonların başından ayrılamayan, telefon oyunlarından başını kaldıramayan milyonlarca yatalak ruhlu bizleri düşünüyorum.
Zalimlerin zulmüne yapacak neyimiz var ki dedikten hemen sonra, izlediğimiz o kısa videolarda kahkahalara boğulan bizlerin karşısında, elini taşın altına koyan, adım atan O iken... Gerçekte yatalak olan kim acaba?
..
Comments