Taşların arasından fışkıran bitkiler gibiyiz hepimiz. Kendi kendimizi önce binaların yükseldiği sokak aralarına hapsettik, sonra o sokaklardan koşa koşa daha yüksek hayatlar için çırpındığımız iş yerlerimize koşturduk. Gökyüzüne bakmadık, canımızı sıkan ama yarın hatırlamayacağımız 'şey'leri anlatırken birbirimize. Görmeye çalışmadık, kapattık kendimizi gerçeklere.
Farkedemediğimiz şuydu ki görünüşte yükselen hayat, sıfırların üst üste yığılmasından başka birşey değildi. Önüne bir geldiğinde bile anlamlanamayacak kadar değersizdi çünkü dünya, mal, mülk, itibar.. Bir ağacın dibinde otursan, ağacın meyvelerini satıp geçinsen ömür boyu ve düşünsen, düşünsen, daha basit görünen daha anlamlı bir dünyada düşündükçe bulsan hakikati, buldukça hayret ederek kabarsa gönlün, taştıkça sığınsan o gönlün sahibine.. Secdeden başını kaldırdığın an etrafına baksan, nasıl da anlamlı gelse o an herşey, kötülük denilen şey kalmasa içinde, ve geride kalan tüm dertlerin imtihan olduğunu anlayıp, bıraksan artık sebeplere kızmayı.. İşte o an, bir anlamı olduğunu farkedip hayatın,vazgeçsen tüm sıfırlara olan hırsından.
O an, dursa dünya. Ve geride kalan tüm huzursuzluklar... O an, taşların arasından yeşermeye çalışan bir çiçek bile olsak,tek söz dökülürdü dudaklarımızdan:
Elhamdülillah..
Elinize sağlık. Çok güzel. Devamını bekleriz Selam ve Dua ile